[learn_press_profile]
İrlanda Dil Okulu, Master Deneyimi – Özgün Üresin
Herkese merhabalar,
Bu yazımda size yurtdışı maceramın nasıl başladığını, bu süreçte neler yaşadığımı ve düşüncelerimi kısaca paylaşmak istiyorum.
2017 yılının Haziran ayında okumuş olduğum üniversiteden mezun oldum ve her yeni mezun gibi iş arayışına başladım. Ancak dikkatimi çeken en önemli şey, bitirdiğim lisans bölümüyle ilgili neredeyse her iş ilanında -özellikle kariyer yapılabilecek büyük şirketler- ileri düzey İngilizce yetkinlik aranmaktaydı. Yaz boyunca iş başvurularına devam ederken aynı zamanda dil eğitimi almanın bana büyük bir avantaj sağlayacağı düşüncesi de zihnime girmeye başlamıştı ki 2017 yılının Ekim ayında ailemle birlikte o kararı aldık. Evet, yurtdışına dil öğrenmeye gidecektim. Aslında hayatımda önemli bir dönüm noktası olacağını daha sonradan fark edecektim.
Dublin, İrlanda
Yurtdışında dil eğitimi alma kararını verdikten sonra anadil İngilizce konuşulan ülkeleri araştırdım ve kültürel yapısı, çalışma şartları ve fiyat/performans olarak İrlanda’yı diğer ülkelere göre biraz daha avantajlı hissettim. Yurtdışına çıkma kararını verdikten 4-5 hafta sonra gibi kısa bir sürede kendimi elimde pasaportum ve vizem Dublin uçağında buldum. Aslında okumuş olduğum yazılardan ve yurtdışında daha önce dil eğitimi almış insanlardan öğrendiğim kadarıyla adaptasyon sürecinin biraz zorlu geçeceğini düşünüyordum. Ancak, ben herkes gibi çok zorlu bir süreç olduğunu söyleyemeyeceğim. Evet belki İngilizcem ileri seviye değildi ancak şunu biliyordum ki sınıfımda veya okulumda gördüğüm herkes benimle aynı durumda. Aynı zamanda, yanında kaldığınız aile veya buranın yerel halkı buna çok alışık ve size sokakta olsun toplu taşımada veya marketlerde olsun her zaman yardımcı olmaya çalışıyor. Dolayısıyla çekingen olmanın kendime İngilizce öğrenmemde büyük engel olacağını anladım ve kısa sürede üzerimden onu atabildim. Bana göre, yurtdışında dil eğitimi alacak her öğrencinin bu süreci ne kadar hızlı atlatabileceği çok önemli. Dediğim gibi bu süreç benim için çok kısa bir sürede bitti ve ben 6 aylık süreçte A2 girmiş olduğum dil okulunda C1 seviyesinde ayrıldım. Bu 6 aylık süreç boyunca okulun sağlamış olduğu çoğu etkinliğe katıldım, yeni arkadaşlar edinmeye çalıştım kısacası sosyalleşmeye çalıştım. Bununla birlikte Avrupa’da diğer ülkelere kısa seyahatler gerçekleştirdim. Eminim ki bu da bana İngilizce öğrenmemde epey yardımcı oldu. Daha sonraki süreçte dönüş vaktim yaklaştığında, aslında Dublin’i çok sevdiğimi ve buradan ayrılmamak istediğimi fark ettim. Ayrıca İngilizce adına daha öğrenilenecek çok şey vardı. Bu arada kendime bir restoranda bir part-time iş buldum ve biraz para biriktirdim. Daha sonra vizemi uzattım ve ikinci dil okuluma başladım. Artık dil konusunda ufak tefek problemler dışında en ufak kaygım yoktu. İnsanlarla rahatça anlaşabiliyor, istediğimi anlatabiliyordum. Aslında beni en çok motive eden şey, kendimdeki gelişimi görebilmekti. Bunu sadece dil olarak söylemiyorum, aynı zamanda dünyaya bakışım değişti, her milletten yeni insanlar, yeni kültürler tanıdım.
2019 yılının sonunda artık Dublin’de ikinci yılımı tamamlıyor ve dil okulumu tamamlıyordum. Fakat şimdi ne yapmalıydım? Cebimde restorandan biriktirmiş olduğum bir miktar para, C2 seviye ingilizce ve 2 seçenek vardı.
Yüksek Lisans
Bu seçeneklerden birisi tabi ki Türkiye’ye dönmek, iş bulup çalışmak veya yüksek lisansa devam etmekti (İngilizce bilen birisi olarak, kariyer olarak düşündüğümüzde gayet mantıklı bir seçenek). Diğer seçenek ise Dublin’de kalıp yüksek lisans yapmak ve kariyerine/hayatına burada devam edebilmekti. Ben başladığım işi yarıda bırakmayı bir saniye bile düşünmedim açıkçası ve Dublin’de kalma kararı verdim. 1 aylık bir süreç sonunda, artık bütün evraklar tamam, kabul mektubu gelmiş ve ben bir üniversitede yüksek lisansa başlamak üzereydim. Ancak, dil okulunun aksine, bu sefer üzerimde belirsiz bir gerginlik vardı. Sebebi; artık ben bir dil öğrencisi değilim ve beklentiler çok daha farklı yönde. İnanın bana, o gerginliğin ne kadar gereksiz olduğunu sınıf arkadaşlarım ve bölümdeki hocalarımla tanışınca anladım. Gerçek anlamda İngilizce bildiğimi yüksek lisansa başlayınca fark ettim. Artık dünyanın neresine gidersem gideyim iletişim kurmak bir problem değildi. Öyle ki, okumuş olduğum yüksek lisans programından bu hafta iyi bir dereceyle mezun oluyorum.
Kısacası, eğer yurtdışında dil öğrenme hedefiniz var ancak sizi rahatsız eden veya gitmenize engel olacak düşünceleriniz varsa, kendinize güvenin ve zincirlerinizi kırın. Çünkü, bu yola çıktıktan bir kaç hafta sonra aslında her şeyin nasıl ve ne kadar kolay ilerlediğini fark ettiğinizde iyi ki yapmışım diyeceksiniz. Ben 4. Yılımı bitiriyorum burada, ilk günkü gibi hala iyi ki buralara gelmişim diyorum ve burada benim gibi düşünen onlarca kişi tanıyorum. Son olarak, buradaki yaşantım boyunca dil okullarından, yüksek lisansa; iş bulmamdan, vize başvurularıma; hiçbir zaman benden desteğini esirgemeyen, her konuda yardımcı olan ve aslında onun vasıtasıyla buralara gelmiş olan öğrencilerin durumunu görmek amacıyla yapmış olduğu kısa ziyaretleriyle bizi mutlu eden Sibel Yılmaz’a teşekkürlerimi iletiyorum. Her ne kadar sürecin benim adıma çok iyi ve kolay gittiğinden bahsetsem de, bunda en büyük pay şüphesiz kendisine aittir.
Umarım yukarıda paylamış olduğum tecrübelerim ve görüşlerim ile sizlere bir nebze olsun yardımcı olabilmişimdir.
Teşekkürler,
Özgün Üresin